Hz. Musa'nın Kızıldeniz Mucizesi - Medya Budur

Matbuat Basın Derken Medya

Yaratıcı çözümler üretir; markalar için iletişim stratejileri geliştirir...

Hz. Musa'nın Kızıldeniz Mucizesi


Hz. Musa ve dostlarının, Mısır'ı terk ettikten sonraki rotaları ve Kızıldeniz’i geçişleri tarih boyunca araştırma konusu olmuş, Tevrat'ta dahi kendisine yer bulmuştur. Kızıldeniz nasıl yarıldı sorularına verilen bilimsel açıklamalar bir kenarada dursun, Kuran-ı Kerim bu konu hakkında bizleri şöyle bilgilendirmektedir:


"Asanla denize vur diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir." (Şuara Suresi, 63–68)


Yüce Mevla (CC), çeşitli ayetlerde Hz. Musa’nın (as) doğumundan itibaren, hayatının sonuna kadar yaşadığı tüm mücadeleyi detaylı olarak bizlere nakletmektedir. Ayrıca Hz. Musa’nın bu zorlu mücadeleyi yaşadığı kişinin 2. Ramses olabileceği konusunda tarihçilerin tezleri de mevcuttur. Bilindiği üzere yüce Allah (CC), doğumundan itibaren Firavun tarafından öldürülmek istenen Hz. Musa’yı, mucizevi bir şekilde Firavunun sarayına yerleştirmiş, peygamberlik yıllarına kadar da orada güvenle yaşatmıştır.


Hz. Musa'nın peygamberlik vazifesini alışı sonrası, İsrailoğulları ile birlikte Mısırdan çıkışı, birazdan bahsedeceğimiz Kızıldeniz’in mucizevi şekilde yarılışı ve daha sonra yaşanan tüm hadiseler Kuran-ı Kerim'de detaylı olarak bizlere bildirilmektedir.


Kızıldeniz Nasıl Yarıldı?


Firavun'un öfkesi Mısır'ı terk etmelerine rağmen dinmeyecek ve onları bulup öldürmek isteyecektir. Hz. Musa ve ona tabi dostları zorlu bir mücadele esnasında, yani Firavunun ordusu tarafından ele geçirildiklerini sandıkları bir esnada Hz. Musa (AS), yüce Allahın (CC) yardımından asla ümit kesmemiş ve “Hayır, şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.” (Şuara Suresi, 62) diyerek bizlere şimdi bile ibret olan güzel bir tevekkül örneği göstermiştir.


Kuran’da bildirildiği üzere Allah, tam bu sırada denizi yararak Hz. Musa ve İsrailoğulları’nı kurtarmıştır. Firavun ve adamları ise azgın suların altında boğulmuşlardır. Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i geçtiği yer olduğuna inanılan bölge, coğrafi bakımından sarp dağlarla çevriliydi, ayette de işaret edildiği gibi gidilebilecek tek yer önlerindeki Kızıldeniz idi. Arkalarında Firavunun ordusu takibi sürdürüyordu.


Kuranda görebileceğimiz üzere, yüce Mevla (CC) Hz. Musa’ya (AS) asasını kullanmasını emretmişti. Hz. Musa da bu emre uymuş ve bu vesile ile deniz Hz. Musa ve beraberindeki İsrailoğulları’nın karşı noktaya geçebileceği biçimde ikiye ayrılmıştı daha doğrusu yarılmıştı lakin aynı istikametten faydalanarak karşıya geçmeye çalışan Firavun ve peşineki ordusu, denizin kapanması ile boğularak helak olmuştu. 


Bunun üzerine Musa’ya: “Asanla denize vur diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.” (Şuara Suresi, 63–68)


Şimdilerde; hızı saniyede 30 metreyi bulabilen bir rüzgârın, denizin çekilmesini sağlayabileceği yönünde bazı araştırma sonuçlarına ya da Hz. Musa'nın gel-git zamanını bildiği ve bu şekilde karşıya geçtiği gibi safsatalara rastlıyoruz. Her ne hikmetse buna benzer bir olay tarihte hiç yaşanmaz.


Yüce ALLAH (CC), Peygamberi Hz. Musa (as)'ın zamanında ilahlık iddasında bulunan Firavun'un cesedini ibret olması açısından çürütmeyeceğini Kuran-ı Kerim'de şu sözlerle naklediyor: "(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olması için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan birçoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler."(Yunus, 10/92)


Hiç şüphesiz; yüce Mevla için zorluk yoktur ve "ol" dediğinde uygun koşulların oluşması imkansız değildir. Üç büyük semavi dinin kitaplarında bahsi geçen hadisenin bilimsel olarak açıklanmasının kamil manada iman edenler için zerre derecede önemi yok.Öte yandan inanmayanların iman etmesini sağlaması da mümkün değil. Hatta madem ki doğal şartlarda oluyor o zaman "mucize değil" yorumlarına da rastlıyoruz.

Yorumlarınız Değerlidir