Bitlisli Belkıs olayını merak edenlerin bundan uzun yıllar öncesine gitmesi gerekiyor. Çayınızı kahvenizi aldıysanız Bitlisli Belkıs kimdir sorunuza yanıt vererek başlayalım ve ilerleyelim.
Uzun seneler önce Bitlis’in uzak bir köyünde bebekler bir anda hastalıklı ve çok ciddi engelli hallerde doğmaya başlar sebebi ise bilinmez.
Denilen o ki çocukların büyük bir bölümü el ve ayaksız bir kısmı da yılan vb deriyle veya tek gözlü dünyaya gelmektedir.
Malum tarihin her döneminde engelli çocuklar dünyaya gelebilmekte, bu da yaşamın bir parçası ancak Bitlis’te yaşanan gizem ve ardındakiler basit beslenme eksikliğinden veya akraba evliliklerinden çok daha farklı bir olay.
Şimdiden ikaz edelim; bitlisli belkıs olayı korkunçluğu ve bu ülkede yaşanmış olması nedeniyle son derece gizemli ve korkunç.
Kaldığımız yerden devam edelim. Yenidoğanların neredeyse tümünde ve köyün tamamında bu garip rahatsızlıklara rastlanmaktaydı.
Böylesine ciddi bir olay karşısında köylüler de doğal olarak üstlerinde bir büyü veya bir en belalısından bir lanet olduğunu düşünmekteydi. Bir hekime neden gidilmemiş yahut bu hadise basına neden yansımamış bilemiyorum.
Buna bir çare arayan köylüler çoluk çocuk kaçırılacak olsa da yine aynı bölgede cinci ve büyücülüğü ile meşhur bir kadına gitmeye karar verir. Bitlisli Belkıs denen bu kadın, köylülerin Belkıs Ana olarak güvendiği ve meşhur Dabbe filminde – bitlisli belkıs filmi de denebilir – Bitlisli Belkıs olarak karşımıza çıkacak.
Hasan Karacadağ’ın yönetmeliğinde filme alınan Dabbe serisinin 5. bölümünde işlenen Bitlisli Belkıs, cin musallatına uğramış bir kadına yardım etmeye çalışan iyi niyetli bir kadın kimliğiyle karşımıza çıkar.
Fakat Bitlisli Belkıs’ın; gerçek hayatta olduğu gibi yardım niyetinin olmadığı ve kin duyduğu kişilere şeytani emeller besleyebileceği görülür.
Film ve Bitlis'te yaşanan hadiseler neredeyse bire bir aynı lakin filmde Bitlisli Belkıs olarak gördüğümüz, bölgede ise Belkıs Ana olarak tanınan bu kadının geçmişi hakkında pek bir bilgi ne yazık ki yok. Olanlar da şehir efsanesi tadında.
Tekrar dönelim gerçek hayata. Genel olarak yaşanan olaylar şöyle özetlenebilir.
1960’ların ortalarında Bitlis ve bölgesinde kayda geçen ve bir çok çocuğun eksik uzuvlarla doğması gibi sorunları nedeniyle ahali lanetlendiklerini düşünerek Belkıs Ana’dan yardım ister.
Bitlisli Belkıs de doğal olarak köylülere yardım sözü verir. Köylüleri abdestsiz gusülsüz olarak fişleyen Bitlisli Belkıs, her cincinin olduğu gibi kendilerinin de günahları yüzünden bu belaya uğradıkları köpürtmesine ek olarak ailedeki her çocuğun yanlarında getirilmesini ister.
Bitlisli Belkıs Hikayesi
Bu olaylara tanıklık edenlerden birinin resmi kayıtlara geçen beyanı şöyledir:
"Ben söz konusu şahsı bir defa gördüm. Bitlis Belkıs'ın ilmine (!) ve mübarek bir kişi olduğuna nakledeceğim şekilde oldum. 'Bir defasında gece bakti hastalıklı yeni doğmuş bebelerden biri yine evine getirildi. O da diğer çocukların analarını bahçesine topladı. 10-15 kadın Belkıs’ın bahçesinde oturmuş tek elde Kur’an-ı Kerim bir ağızdan Belkıs’ın istediği ayetleri okuyorlardı.'
Onlar bu terkip üzere ilerlerken Belkıs Ana’da yeni doğmuş ve iki gözü noksan bebeği beşiğin içinde köylülerin tam önünde oturttu. Çocuğun gözleri olmadığı gibi gözlerin olması gereken yer alınla bütünleşmiş halde deriyle kaplıydı. Çocuğun yüzüne göz şekilleri çizdi ve bilinmedik yazılar karalamaya başladı. Bir kaç dakika içinde ise hayatımda ilk kez duyduğum sözler okuyarak gitgide yükselen bir tonda bağırtılar çıkardı."
Rabbim Allahım o sırada kapkara bir gölgenin beşiğe doğru indiğine oradaki tüm kadınlar dahil bizzat ben de şahitim.
Bu siyah gölge çocuğu ışık hızında alarak kaçırdı. Oradaki herkes çığlık çığlığa bağırarak dağıldık. Hiç birimiz böyle bir hadiseye hayatımızda daha evvel tanıklık etmemiştik. Yine duyduğuma göre aynı olay başka çocuklar ile defalarca tekrarlanmış. Bu ve benzer bebeleri aynı şekilde alıp götüren siyah gölge neydi bilmiyorum."
Bitlisli Belkıs tarafından alıkonulan çocuklardan birinin babasının ifadesi şöyledir;
"İki çocuğumuzun ikisi de hastalıklıydı. Çocuklarımdan birinin kolları da elleri de olması gerektiği gibi yerinde değildi. Diğerinin ise yüce Mevlam düşman başına vermesin derisi yılan derisi dili ise yılan benzeri çatallıydı. Bitlisli Belkıs olarak tanınan hastalıklıkları iyi eden bir hoca olduğunu duyduğumuzda köyüne gidip başımıza geleni anlattık.
Bizden para-pul hediye veya başka herhangi değerli bir şey istemese de yeni doğmuş ve derisi yılan derisine benzeyen çocuğumuzu isteyerek üstümüzdeki musibetin gitmesi adına vermemizi yüce Allah’ın izniyle sonrasında dünyaya gelecek çocukların sağlıklı olacağını söyledi.
Taleplerine ek olarak bir domuz öldürerek derisini yüzerek getirmemi aynı zamanda domuzdan akan kanı her yatsıdan sonra kaşık kaşık içmemizi söyledi.
Dediklerini bire bir yaptık, domuz kanını hangi bir kaşık gece içsek sabaha kadar odalarımızın içinde gezinen sesleri ve gürültüler duyuyorduk.
Sanki birileri evin içinde kaçarmışcasına koşuşturuyordu. Karım uykusundan kendi kendine Bismillah Bismillah diye bağırarak ve devamında haşa Allah’a küfürler sayıp bağırarak uyanıyordu. Devamında bizden istediği günde domuz derisini ve çocuğu Bitlisli Belkıs’a götürdüm. Evinde bizimkine benzer hastalıkları olan çocuklar ve aileler vardı."
Verdiğim domuz derisini yeni doğmuş çocuğun üzerine sarmaladı ve üzerine Arapça olduğunu düşündüğüm harfler yazdı. Bu esnada da bana dönerek, 'bu belayı kaldırmak için yeni doğan oğlunu feda ediyor musun' diye tam 3 kez sordu. Ediyorum diye cevap verdim. Allah’ım o an toplandığımız odanın kapısı bir anda açılıverdi.
Siyahlar içinde bir gölge beşikteki domuz derili sarmalanmış bebeği alıp kaçırdı. O gölgenin ne olduğunu anlamasak da odadaki herkes kaçıştı.
Çocukları ellerinden alınmış halk bir kaç yıl sonra yeni doğanların yine hastalıklı oluşu ve hayatlarının daha da kötüye gitmesi sonrasında Bitlisli Belkıs'a başvurmak için toplanır.
Bitlisli Belkıs adlı kadının evine gidecekler ancak şahsı evinde bulamayacaklardır. Nakledilenlere göre eve girdiklerinde gördükleri oldukları şeyler bir çoklarının köyü terk edişine sebep olmuş. Çünkü Bitlisli Belkıs’ın evi sanki senelerdir kullanılmamış ve içinde kimse yaşamamış gibi viranedir.
Mezbelelikte bulunan döküntülerin üzeri kalın bir tozla ile kaplıdır ve Belkıs Ana’dan da hiçbir iz kayıt yoktur. Bu engelli çocuklara ne olmuş ve bu insanlar bir anda nereye gitmiştir. Bu konuyla alakalı resmi jandarma kayıtlarında köy muhtarının naklettikleri ise şu şekilde:
"Toplananlar oldukça sinirliydi. O kadar ki insanlar başlarındaki musibet kalksın diye çocuklarını dahi feda edebilek noktaya gelmiş ancak yaşamları daha da kötüye gitmişti.
Çevre bölgelerden toplanan onlarca kişi kapımı çalıp Bitlisli Belkıs’ın evine giderken refakatimi istediler.
Bende köylüyle beraber Belkıs Ana olduğu söylenen kişinen evine giderek yüksekçe bir sesle seslendim. Kilitli kapıyı açan da olmayınca kırarak içeri girdik. Yanımdakiler şok geçirerek korku içinde kala kaldı.
Ev sanki yıllardır kimsenin yaşamadığı ayak basmadığı bir haldeydi. Daha bir kaç gün evveline kadar bir çok kişinin girip çıktığı bu evde tak bir yaşam izi dahi yoktu. Eşyaların üstü yıllardır eve girilmemiş gibi tamamen tozla kaplıydı. Biz de durumu kolluğa naklettik ve sizler geldiniz."
Jandarma; yapmış olduğu tahkikatta bu isimle tanınan bir kadının yaşadığına ve varlığına dair tek bir delil ve evrak dahi bulamadı.
Bitlisli Belkıs köyde bir çok kişiyi evsiz evlatsız bırakmasına, yakıp yıkmasına rağmen hiç yaşamamış gibidir, kendisine hatta anne ve babasına dair hiçbir veriye rastlanmamıştır.
Özetle Bitlisli Belkıs gerçekte kimdir bilinmemektedir. Bu sebeple bugün bu hadiselere şahit olmuş bir çok kişi Belkıs Ananın çocuk sahibi olamayanlara yaptığı büyülerin tesiriyle bu topraklarda etkili olmuş insan şekilli bir ifrit veya karabüyücü olduğunu düşünmektedir.
belkiz ana gerçekten varsa ve eğer çocukları kaçırsaydı o zaman biz yaşamazdık
YanıtlaSil